Perfect Sense Filminin Hissettirdikleri

 

Filmi izlemeyi yıllardır erteliyordum ta ki kendini yetiştirmeye çalışan birinin topladığı ve yazdığı yazılar arasında bu filmi de görünce şimdi izleyeyim dedim. Ve yine gördüm ve anladım ki, bende yer eden her izlediğim filmin ve okuduğum kitabın bir zamanı vardı. İşte tam bu zamanda, bu filmi izlemem gerekiyordu ki, görebildiklerimi görebilmem, hissettiklerimi hissedebilmem için.

Hayat geçiyor gidiyor. Hepimiz yaşlanıyoruz. Ben bu sitede yazmaya başlayalı 13 yıl oldu. İlk yazmaya başladığımda saçlarım simsiyah, üniversitede, enerjik bir gençtim. Şimdi saçlarımın yarısı beyaz, yüzümde kırışıklıklar ve vücudumda hastalıklar. Zaman geçiyor, ömür tükeniyor ama ben bunu anlamıyormuşum. Şimdi dışarıya çıktığımda başka gözlerle bakıyorum hayata. İnsanlara, doğaya, gökyüzüne. 20 30 sene sonra yaşlanacaksınız, 60 sene sonra sizi hatırlayan belki de kimse kalmayacak diyorum insanlara içimden. 

Ve hayat ne kadar kısaymış hakkaten. Ve peşinde koştuğumuz bu hayat telaşeşi ne kadar da boşmuş. Para biriktirmek, daha iyi yerlerde oturmak, şöhret olmaya çalışmak ne kadar saçma imiş. 

Perfect Sense filminde her bir duyumuzun elimizden alınmasıyla hayatımızın nasıl olacağı resmedilmiş. Sadece bir duyumuzun bile ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyor muyuz? Koklamak, tatmak, duymak, görebilmek ve dokunmak. Ve tüm insanlığın bunları sırayla kaybettiğini düşünelim. Hayat biter. İnsanım dersin ama ne duyacak bir kulağın, ne görecek gözün, ne koklayacak bir burnun vardır. Kimseye kendini anlatamazsın, kimse seni görmez, yemeğin çeşidinin bir hükmü yoktur. Aslında ne büyük yeteneklere sahibiz insan olarak ve bunları ne kadar kötü şekilde değerlendiriyoruz. Birbirimizi sevmek, birbirimizi hissedebilmek, samimi olmak, sadece bakışlarla bile birbirimizi anlayabilmek varken maddeye gömüldük. Duygulardan, hislerimizden soyunduk. İnsan olma hüviyetimizi hayvanlarınkine değil belki bitkilerinkine değiştik. Çünkü hayvanlar bizden daha çok duygulara sahip, bizden daha çok hissediyor ve bizim gibi aç gözlü değiller. Kafayı yemişiz de haberimiz yok. Akıllı takılıyoruz ama ne kadar akılsız olduğumuzun farkında bile değiliz. 

Ne okuyan kaldı doğru dürüst, ne hisseden yada hissetmeye çalışan. İnsanlar bir tüketim aracı oldu. Sadece tüketerek mutlu olan bir kalabalık. Düşünen insana asolsyal diyorlar artık ve konuşmuyolar onunla. İşte bir örneği ben. Ben toplumun bu saçma hayatına ayak uydurmadığım için her gün eleştiriliyorum. Ama Allah bana bir inat duygusu vermiş ki, sonuna kadar kullanıyorum onu.

Bakış açısı: sen ne büyük bir kavramsın. Said Nursi'de diyordu ki, şu 40 sene ömrümde 4 kelime 4 kelam öğrendim. İşte 4 kelime; Manayı İsmi, manayı harfi, niyet, nazar. Bu 4 kelime ile neyi anlatıyor aslında biliyormusunuz, "Bakış Açısı" nı. Tüm tahsil hayatını 4 kelime ve 4 kelama sığdırıyor ve 4 kelimenin vurguladığı şey "Bakış Açısı". Anlamak için, görmek için, hissetmek için, öğrenmek için ve insan olmak için farklı bakış açılarına sahip olmamız gerekiyor. Ama bizim ne buna niyetimiz var ve ne de buna ihtiyacımız olduğundan haberimiz var. Oysa temelde bu saydığım 4 kelimenin ilk ikisi bize iki farklı bakış açısını söylüyor zaten. Ama o kadar aptalız ki, anlamaktan aciziz bu kelimeleri bile. Şimdi bu satırları okuyan bir aptal, "Ya bak bu da nurcu çıktı" diyecektir belki de. Hayata böyle bakan bir adam insan olamamıştır da haberi yoktur. Zaten bende size yazmıyorum bu yazıları. Binlerin içerisinden belki 3 5 kişi çıkar da, okursa yazdıklarımı, belki onlara farklı bir bakış açısı kazandırmış olurum diye yazıyorum. 

Herşey nazar da yani "Bakış Açısı" nda saklı. Ama anlayabilene. İşte Perfect Sense filmine de imdb de 10 vererek bakış açıma yeni bir boyut kazandırdığı için hakettiği puanı vermiş oldum. 

İçimde çağlayanlar, dolup taşıyorum ama anlatacak kimsem yok. Ah sevgi neredesin, şefkat neredesin, ey insan neredesin...

Perfect Sense Filminin Hissettirdikleri Perfect Sense Filminin Hissettirdikleri Reviewed by Kerem Yeniyurt on 19:38 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.