Hepimizin bildiği gibi bir gün 24 saat. Her gün 8 saat uyku desek, kaldı 16 saat. 1 saat yemek, 1 saat şahsi temizlik ve hazırlanma, 1 saat yol desek, kaldı 13 saat. 8 saat çalışma desek ki öğle arasını saymıyorum, kaldı 5 saat. Bekar bir adamın ve işi evine yakın ve çok programlı yaşayan bir adamın kendine kalan saati 5 saat.
Bunun bir de işi uzakta olan, biraz düzensiz olan versiyonunda ise kendine kalan 2 yada 3 saat. Evli olanların ise hanımlarına ve çocuklarına ayıracakları vakitle kendilerine kalan vakit ise 0'a yakın.
Haftasonu kimse çalışmıyor diye düşünsek, hafta içi çalışan ve yorulan bedenler dinlenmek ve eğlenmek istiyor doğal olarak. Aileler beraber aktivite yapıyorlar. Akşamları kendilerine vakit kalırsa şükredecek durumdalar. Bekarlar ise sosyal medya, arkadaşlar, dizi film derken hafta sonlarını güzelce yiyorlar.
Ki kişi bazlı günlük telefona bakma sürelerini de bu saatlere eklersek zaten boş zaman kalmıyor. Günlük ortalama en az 4 saat diye düşünüyorum günümüz insanının telefona bakma süresini. Bunun instagramı, twitterı, netflixi, youtubu ve zartı zurtu var. En az 4 saat yani.
Şimdi soruyorum, çalışan bir adam yada okuyan bir genç ne zaman kendi gelişimine zaman ayıracak? Kendine kalan zamanı da telefon başında, oyun başında, sosyal ortamlarda, konu komşu yada arkadaş ortamında geçiren bir insanın ne zaman "Nereden geldim, nereye gidiyorum?" sorularını düşünmeye vakti olacak? Ne zaman kendi ile başbaşa kalıp, birkaç sayfa kitap okuyacak, kendi içine bakacak? Ne zaman özeleştiri yapıp, kendini gözden geçirecek?
Peki bunları yapmaya kalkışsa bile çevresindeki insanların dayatma hapislerinden kurtulma şansı var mı? Biraz kitap okuyayım derken, telefona gelen mesajlara kayıtsız kalabilecek mi? Kendisini arayıp, şuraya gidek, buraya gidek diyenleri "Ben kitap okuyorum" diyerek ikna edebilecek mi? Kendisini sosyal ortamlara bekleyen insanların ısrarlarını kırabilecek mi? Acaba onlara açık açık "kendime vakit ayırmak istiyorum" diyebilecek mi? Bunu dese acaba kendisini garipseyen bakışlar altında ezilecek mi?
Hanımı ve çocuğunu mutlu etmek için çalışıp çabalarken kendisine az da olsun vakit ayırmak isteyen baba, eşi ve çocuğunun naz ve niyazına dayanabilecek mi? Çalışan bir anne, eşi kendisine yardımcı olmazsa ne zaman yemekten, temizlikten, çocukların ihtiyacından başını kaldırıp kendine vakit ayırabilecek?
Bunlar olası onlarca engelden bazıları. Sosyallik içinde kendini kaybeden günümüz insanı, kendi uydurduğu ihtiyaçlar için hayatını ve zamanını satarken, bu satıştan doğan yorgunluğunu da sosyallik ve eğlence ile atıyor. Ortaya düşünmeye bile vakti kalmayan insan tipi ile günümüz tek tip insanı çıkıyor. Kolayca yönlendirilebilen ve ikna edilen, itiraz etmeyen, sorgulamayan, kendinden başkasını düşünmeyen, düşünme vasıflarını yitirmiş insan tipi. İşte her yöneticinin istediği insan tipi. Bu sadece Türkiye'de böyle değil, tüm dünya böyle oldu malesef.
Kitap okuyabilmek bir lüks oldu artık. Hepimiz hep daha fazlasının peşindeyiz. Yalancı sosyalliğimiz ile de mutlu kalmaya yada şöyle diyelim "mutsuzluğumuzu gizlemeye" çalışıyoruz. Teknoloji ile gelen aptallaşma, hepimizi etkisi altına aldı. İnstası olmayanı döver oldu millet. Twitterda twit atmayan garipsenir oldu. Sosyal ortamlardan biraz olsun uzak durmaya çalışanlara "Sorunu var" denilir oldu. Kendinden olmayanı dışlayan toplum, bu rüzgara karşı durmak isteyenleri de yedi yuttu. Herkes yazar çizer yada "influencer" oldu ama kimse okumaz oldu, düşünmez oldu. Görünme ve bilinme sevdası akıllara yön verir oldu. Herkes sosyal oldu ama gerçek konuşmalar yerini boş geyik muhabbetlere bıraktı. Samimi konuşmalar ve dostluklar yok oldu. İnstada poposunu paylaşanların milyonlarca takipçisi oldu. Topa güzel vuranların hayatı herkesin dilinde oldu ama insan olmak neydi, unutuldu.
Bu öyle bir rüzgar ki, en akıllının bile aklını başından aldı. Üreten insan tükendi, dünya tüketen hayvan doldu. Doğruyu bilenlerde korkak oldu, yiğitlik destanlarda kaldı. Kahramanlığın adı salaklık oldu. Yalan söylemek adet oldu, dürüstlük aranır oldu. İnsan kendini unuttu ve kaybetti, şeytan oldu.
Sonra ne mi oldu? Şeytan uçkur sevdasına dünyayı yaktı. Yaşıtları yetmedi çocuklara sardı, 1 kişi yetmedi daha çok dedi, "karşı cinsten bıktım kendim gibilerle" dedi. Bunları yaptı ama yine yetmedi. Utanma duygusunu da kaybetti. Milyonların önüne çıkıp gülerek aldatmalarını anlattı. Herkeste buna güldü. Kimse ağlamadı ölmüş insanlığımıza. Bunlar artık normal oldu. Olan masum çocuklara oldu. Ama ne olacak, onlarda ne gördüyse onu yapmayacak mıydı? Çocukların elinde akıllı telefon, tiktok ve instadan şeytanlık öğrenmiyorlar mıydı? Yeni şeytanlar arkadan yetişmiyor muydu? Sonradan şeytan olanlar bunları yaptıysa, bu şeytanları örnek alarak büyüyenler ne yapacaktı?
Peki bunları bilmek, bunları yazmak ve anlatmak birşeyi değiştirecek miydi? Dinleyenler "Evet çok doğru demeyecekler miydi?" Ama sonra hayatlarına yine aynı şekilde devam etmeyecekler miydi? Çocukların eline tablet verip, kendi şeytanlıklarına devam etmeyecekler miydi? Çocuklarına izlesin diye verdikleri çizgi filmlerde çocuklara homoseksilliğin aşılandığı sahnelerin farkına varacaklar mıydı? Yada çocuklarının tiktok da neler izlediklerinin farkında mıydılar? Hayır, aslında boşuna yazdım bu kadar. Aslında hiçbirşey değişmeyecek. Rüzgar o kadar güçlü ki, düşünüp hareket edebilmek ve karar alabilmek imkansız oldu. En iyisi hep beraber insalığın başına gelecek afetleri bekleyelim... Yoksa bu şeytan başka türlü nasıl özünü hatırlayacak? Asıl şeytana selamlar... Dersine iyi çalışmış...
Hiç yorum yok: