Kaybedenler Kulübü Filmi Üzerine

İlk filmi ve yeni çıkan ikinci filmi de izledim. İlk film ne kadar üst seviyedeyse ikinci filmde de yeni hiçbişey yok sayılır. İlki tuttu diye çekmişler herhalde.

İlk filmi gerçekten beğenmiştim. Çünkü farklı noktalardan hayata dair güzel konulara dokunmuşlardı.

İlk filmde olduğu gibi ikinci filmde de gerçeği arayan ama bulamayan 2 adam görüyoruz. Sorgulama, düşünme var ama sonuç yok. Aşktan bahsediyorlar, hayata anlamını aşkla yüklemeye çalışıyorlar ama bunda da karşı taraflar bunlara güzel kazık atıyor. Ne oluyor? Yine kaybettik diyorlar.

Kaybederler tabi ki. Aradıklarını yanlış yerde arıyorlar ve hiçbir zaman bulamayacaklar. Aslında önce aşk nedir diye bunu bir sormaları lazımdı kendilerine. Kendilerinin de dediği gibi toplumun onlara bildirdiği şekliyle aşkı ele aldılar ve kaybettiler. Aşk nedir? Aşık oldum derken bahsedilen aşk nedir? O aşk mıdır yoksa başka birşey midir? Yoksa cinsel tutkuyla gelen heyecana aşk mı diyoruz?

Hayatını yanlış temel üzerine kurarsan her zaman kaybetmeye mahkumsun. Bilmeye ve öğrenmeye, önce bildiğimizi sandığımız kavramlardan başlamalıyız. Kendimize önce şunu sormalıyız: Bu hayatta bilinmesi gereken en önemli bilgi nedir? Önce neyi bilmeliyiz ve sonra o bilgi üzerine ne inşa etmeliyiz? Bu filmdeki kahramanlarımız, toplumumuzun belki tümünde görülen durumu güzelce anlatmışlar. Neyi bildiklerini, yada neyi bilmediklerini bilmeyen 2 adam, sistemsiz şekilde hayatı, insanı, duyguları sorguluyorlar. Ama sistem yok. Sadece sorular var ve belli belirsiz cevaplar. Ve hayatlarına katacakları anlamı bir kadına aşık olmakta arıyorlar. Temelsiz binanın çökeceğinin malum olması gibi, bu kahramanlarımızında kaybetmeleri gayet doğal. Kadınlar bunları terketmese de kaybedeceklerdi zaten. Ama şimdi konumuz orası değil. Hiç girmiyorum.

Mesele şu ki, gerçekten bildiğimizi sandığımız şeyleri biliyormuyuz? Sevgi nedir, mutluluk nedir, aşk nedir? Hep bunlardan bahsediyoruz, ama gerçek anlamından habersiz şekilde. Filozoflar hep bu soruların peşinde koşmuş. Herkes kendine göre cevap vermiş. Kimi de verememiş. Ama sadece filozoflar mı bilmeli bunların anlamını. Eğer bizde yaşıyorsak bu hayatta ve hayatımızın anlamını bunlarda arıyorsak, bilmeli değil miyiz bunların ne olduğunu?

Kaçınız düşündü bunlar üzerine derinden derine. Yoksa aşk ve sevgi tanımınızı, saçma sapan şarkılardan mı öğrendiniz? Zavallı insanlık, hatta aptal insanlık, daha konuştuğu, sözde hayatına anlamı onunla yüklediği kavramları bilmiyor. Bu şuna benziyor. Adam susadığını biliyor ama susuzluğunu gerçekte ne ile gidereceğini bilmiyor. Gidiyor deniz suyu içiyor durmadan. Evet o da su, ama susadıkça susuyorsun içtikçe. Hangi suyu içmen gerektiğini bilmeyince nasıl gidecek susuzluk? Gimeyecek. İşte kaybedenler kulubü filmi özeti ve aslında sizlerin hayatınızın özeti.

Not: Film değerlendirmem eksik olabilir, zaten amaç her noktaya değinmek değil. Kendi gözlüğümden gördüğüm bir kaç noktayı anlatmaktı amaç.