Konuşmak


Sen! Çok konuşan eleman! Hey sana diyorum sana! Bir sıra ver de, başkaları da konuşsun birazcık. Bir ordan bir burdan anlatıp duruyorsun. Ne anlattığında belli değil. Daldan dala atlayıp duruyorsun. “O gelmiş, şunu demiş, öteki ona şöyle karşılık vermiş, diğerleri de çok gülmüş, çok komikmiş”. “Bence şöyle o mesele, ben şu konuda katılmıyorum ona. Benim inancım şöyle”. “Şöyle yaptım, böyle yaptım, çok güzeldi, çok iyiydi, mükemmel vakit geçirdik”.

Bu konuşmaların sonu yok, çeşit çeşit içi boş konuşmalar. Peki, niye konuşuyoruz durmadan, niye herkes konuşmak istiyor, niye insanların buluşmalarında hiç uzun sessizlikler olmuyor? Az sessizlik olsa hemen biri delip geçiyor o sessizliği, bir şeyler anlatmaya başlıyor. Anlamsız espriler yapıyor. Nedir yani bu kişiye bu sessizliği bozduran? Niye konuşmak istiyor bu adam?

Bu arada hey okuyucu! Sen kendini bu adamdan farklı mı sanıyorsun? Hemen kendini dışlama canım. Sen de, öteki de, şu ve şu da hepiniz aynısınız. Birilerini bulunca konuşmak için fırsat kolluyorsunuz hemen. Niye peki? Arkadaşlarınızla kafelerde, yeme mekânlarında buluşmak için can atıyorsunuz? Sırf onu özlediğiniz için mi buluşmak istiyorsunuz? Bana bu yalanı söylemeyin lütfen. “Ya ……., seni çok özledim ya. Ne zamandır görüşmüyoruz, buluşalım mı şu zaman?” Şimdi bu kişinin gerçekten karşıdaki kişiyi özlediğini mi düşünüyorsunuz? Hayır, öyle değil. Yanlış biliyorsunuz. O kişi konuşmayı özlemiş. (Özlemek konusundaki fikre katılmayanlar olabilir, sonraki yazılardan birinde o meselenin özü anlatılacaktır.)

Konuşma fiilinin özünde, “var olmak” fiili yatar. “Var olmak”. Üzerine hiç düşünmeyiz bu fiilin, ama her gün onun için çalışır, didiniriz. “Bende varım” diyebilmek için.

Konuşma fiilini daha iyi anlamak için zıddına bakmamız yeterlidir. Konuşmama yani susma fiili. Çünkü her şey zıddıyla bilinir. Bu kaide hayatın her noktasında geçerlidir hemen hemen.

Hadi hiç konuşmayan bir adam düşünelim. Hayal edin sizler de. Kim sever bu adamı, kim tanır, kim tanımak, bilmek ister bu adamı. O etkisiz bir elemandır toplumda. Hatta garip bile karşılanır, deli denir, çünkü dilin varsa konuşmalısındır. Herkes konuşuyorsa sen de konuşmalısındır, yoksa anormal olursun, yanlış olanı yapmış olursun. Yani öyle olmazsın da öyle derler işte. Sen anladın. Seni yok sayarlar. İşlerine de yaramıyorsan, varlığınla yokluğun bir olur onlar için. Sanki hiç yaşamamışsın gibi.

Lafın tamamını anlatmaya gerek yok herhalde. Sonuçta, konuşarak, var olduğumuzu kanıtlamaya çalışırız. Var olanlar içinde yer edinmeye çalışırız. Bizi de tanısınlar, bilsinler isteriz. Dinlenilmek, en önemlisi de anlaşılmak isteriz. Biri bizi görsün, anlasın isteriz. Çünkü seni görmesi, senin kendine var olduğunu gösterecektir. Kendine inanmanı sağlayacaktır. Sana güç ve özgüven verecektir. Var olduğunu hissedeceksindir yani. Bunlarla beraber sana bir de sahte bir statü verecektir, mevki verecektir toplumda. Ve sonrasında bu sahte statünün verdiği özgüven ve güçle daha bir konuşursun. Güçlü bir şekilde ortaya koyduğun varlığınla daha bir tatmin olursun. “Ben varım” dersin dünyaya acizliğini unutarak. Ve eğer erdem yoksunu isen, daha ileriye gitmek istersin. Hep ileri.

Çoğunluğumuz itibarıyla belli bir yer edindi isek toplumda, bu bize yeterli gelir çoğu zaman. Ama onu sürdürmek de önemlidir. Ve hayatımız boyunca işlediğimiz çoğu fiil, anlatabilmek, bilinebilmek, görülmek içindir. Yani ya toplumda yeni yerler edinmek, ya yerimizi korumak ya da daha da yükseltmek için. Yer derken toplumdaki statümüzü kastediyorum. Konuşmak bu amacın bir parçasıdır sadece. Çoğunlukla konuşarak yaparız bunu. Bu da su götürmez bir gerçek.

Ve sen okuyucu ve tüm diğer konuşmaktan yorulmayanlar! Sizler, var olmak, varlığınızla tatmin olmak için konuşuyorsunuz sadece, tabi eğer gerçekten başka gerçek bir amacınız yoksa. Oysa kimsenin sizi gerçekten dinlediği yok. Kimsenin sizin dediklerinize, diyeceklerinize ihtiyacı da yok. Çünkü diğerleri de sizin gibi sadece konuşmayı düşünüyor, başkasını değil. Ama herkes konuşurken ya da konuşmak için fırsat kollarken, kim gerçekten dinleyecek ki?
Konuşmak Konuşmak Reviewed by Kerem Yeniyurt on 01:11 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.